Şifalı Bitkiler Tıbbı Nebevi
  Goraka / Citrimax
 

Goraka, yüksek oranda hidroksisitrik asit Goraka Meyvesi(HCA) içerir. Doğal bir diyet ürünüdür. Bilinen en zengin doğal HCA kaynağıdır. HCA, alınan kalorileri, yağ üretiminden ziyade, glikozun depolanmış şekli olan glikojen üretiminin arttırılmasına  ve depolanmasına yönlendirerek iştah arzusunu ve enerji seviyelerini etkiler. Glikojen depolarının doldurulması sonucu vücut, beynin doyum merkezine "Yeterince yiyecek alındı " sinyalini gönderir. Buna ilave olarak karbonhidratlardan yağ asiti sentezlenmesini engeller ve sağlıklı bir şekilde kandaki lipit seviyesini yükseltir. Böylece, Goraka merkezi sinir sistemini uyarmaksızın doğal kilo kaybını destekler ve merkezi sinir sistemini uyaran maddelerin kullanımından meydana gelen yan etkilere sebep olmaz. HCA'nın etkisiyle karbonhidratlardan yeni yağ sentezlenmesi (üretilmesi) engellenir ve  mitokondriya (vücudun enerji üretim santralı), önceden depolanmış yağları yakmak için harekete geçirilir.

HCA (Hidroksi-sitrik asit) Nedir?

  Goraka MeyvesiHidroksi-sitrik asit (HCA) ‘nın bir diyet ürünü olarak adı yaklaşık 10 yıl önce duyuldu. Güneydoğu Asya’ya has ve meyve veren ağacımsı bitkilerden olan Garcinia cambogia (Goraka)’nın meyve ve kabuklarından elde edilen bu maddenin, kilonuzu düzenlemeye, iştahınızı bastırmaya ve enerjinizi artırmaya yardım ettiği  tüm dünya kamuoyuna duyuruldu. Üstelik tüm bunları yaparken de çoğu  diyet ürününün yaptığı olumsuz etkilere yol açmadan yani;  merkezi sinir sisteminizi etkilemeden veya merkezi sinir sisteminiz üzerine herhangi bir yan etki yapmadan. Küçük sarı-kırmızı balkabağını andıran bu meyveler yüzyıllardır Güneydoğu Asya yemek kültüründe zaten kullanılmaktaydı ve HCA bu bitkinin kurutulmuş kabuklarından herhangi bir çözücü ya da kimyasal madde kullanılmadan ekstre (özsu çıkarma) edilmişti. Yapılan deney ve araştırmalar; HCA’nın vücüdun karbonhidrat metabolizmasını etkilediğini, karbonhidratlardan yağ üretimini baskı altına aldığını veya engellediğini, vücutta depolanmış olan yağların yakılmasına yardım ettiğini (yağları yakılacakları veya enerjiye dönüştürülecekleri yer olan mitokondriya hücresine transfer ederek), doğal olarak iştahı kesdiğini, yağ yakımını artırması ve glikojenlerin depolanmasının bir sonucu olarak da vücudun enerji seviyesini artırdığını göstermektedir.

 

 

Kilo Kaybı

Araştırmalar, HCA’nın belirli bir diyet sonucu bir miktar kilo vermiş ancak kilo kaybı bir süre sonra durmuş olan kişiler dahil herkese yardım edebileceğini ortaya koymuştur. ABD’ de yapılan bir çalışmada; HCA almadan önce 2 ay süreyle standart diyet kısıtlamalı bir rejim yaparak bir miktar kilo veren ancak bu süre sonunda kilo kaybı sona eren 8 deneğe, takip eden 2 ay boyunca orta kalori kısıtlamalı bir diyet eşliğinde günde 750 mg HCA verilmeye devam edildi. Bu iki aylık süre sonunda denekler tekrar kilo vermeye başladılar. Kilo kaybı deneğe göre 1,5 ile 8 kg arasındaydı. Danimarka’da 28 denek üzerinde yapılan bir çalışmada ise, HCA’nın dengeli-istikrarlı bir şekilde kilo kaybını devam ettirdiği ortaya koyuldu. 28 deneğe 1,5 ay (6 hafta) süreyle orta kalori kısıtlamalı bir diyet eşliğinde günde toplam 750 mg HCA ile beraber 100 mg krom minerali (Kronyum Pikolinat) verildi. Bu periyodun sonunda denekler ortalama 4 kg kilo kaybettiler. Sonraki 2 hafta boyunca deneklere HCA ve krom verilmeksizin gözleme devam edildi. İki haftanın sonunda deneklerde herhangi bir kilo artışı görülmediği gibi HCA almamalarına  rağmen ortalama olarak 0,8 kg daha kaybettiler. Başka bir çalışmada ise, deneklere 2 ay süreyle günlük 1200 kalorilik az yağlı bir diyet ve egzersiz proğramı eşliğinde toplam 2600 mg HCA verildi. Bu iki aylık süre sonunda deneklere hiç bir yiyecek kısıtlaması ve herhangi bir egzersiz proğramı uygulanmaksızın 1 yıl süreyle günde 750 mg HCA ile deneye devam edildi. Toplam 1 yıl ve 2 aylık süre sonunda denekler orjinal kilolarının %15 ‘ini kaybetmişlerdi. Ortalama kilo kaybı ise 13,8 kg dı.

İştah Arzusunun Bastırılması

 HCA, aynı zamanda iştahı da kesmektedir. Fakat bu yiyeceklerden tiksinme vya yiyeceklerin tadlarını kötü ya da berbat olarak algılama şeklinde bir iştah kesilmesi değildir. Az bir yiyecekle gün boyunca sanki sürekli tokmuş gibi bir his şeklinde olan bir iştah kesilmesidir. Çünkü HCA, alınan karbonhidratları glikozun depolanmış şekli olan glikojen üretiminin arttırılmasına  ve depolanmasına yönlendirerek iştah arzusunu etkilemektedir. Glikojen depolarının doldurulması sonucu vücut , beynin doyum merkezine "Yeterince yiyecek alındı " sinyalini göndererek bir tokluk hissi uyandırmaktadır. Sonuç mu? Yiyeceklere karşı daha az istek ve arzu!

Peki HCA vücuttaki yağların yakılmasını nasıl sağlamaktadır??

HCA’nın, karbonhidratlardan yağ üretimini engellerken aynı zamanda depolanmış yağların da yanmasına nasıl yardım ettiğini anlamak için ihtiyacımızdan fazla karbonhidrat aldığımızda vücudumuzda neler olduğunu ve HCA’nın bu olaya nasıl etki ettiğini aşağıdaki şema oldukça güzel açıklamaktadır. Şemadaki rakamlara göre;

 

Vücudumuz aşırı karbonhidrat aldığında, Asetil Koenzim (Acetyl coenzyme-Acetyl CoA) olarak bilinen bir maddeye bol miktarda kavuşuruz.

Asetil Koenzim, vücudumuzun enerji üretim santralları olan mitokondriyum hücresine giremez. Bundan dolayı vücudumuz Asetil Koenzimi, Sitrat (Citrate) olarak bilinen bir maddeye dönüştürür. Sitrat ise mitokondriyum hücresinin sıvı bölümüne (cell cytosol) girebilir.

İşte bu aşamada ATP Sitrat Liyaz Enzimi (Enzyme ATP citrate lyase) devreye girer ve Sitratı, Asetil Koenzim ve Okzaloasetat (Oxaloacetate) isimli iki maddeye ayırır ve dolaylı olarak Asetil Koenzim mitokondriyuma girmiş olur.

Mitokondriyumun sıvı bölümüne giren Asetil Koenzim, karbonhidratlardan oluşturulan kolesterol ve yağ asitlerinin temeli olan Malonil Koenzim (Malonyl CoA) olarak bilinen bir maddeye dönüştürülür.

Malonil Koenzimden yağ asitleri ve yağ asitlerinden de yağlar üretilir ve vücutta depolanır.

Vücutta depolanmış olan yağları yakılacakları yer olan mitokondriyum hücresine geri gönderen bir enzim vardır. Bu enzime Karnitin Asiltransferas enzimi (Enzyme carnitine acyltransferase) denir. Ancak Malonil Koenzim, bu enzimin etkisini bloke etmektedir (elgellemektedir). Bunun anlamı yağların daha zor yakılacağı ve dolayısıyla kilo kaybının engelleneceği demektir. Şunu açıkça söyleyebiliriz ki," Malonil koenzim vasıtasıyla üretilen yağlar vücut tarfından yakılmazlar çünkü malonil koenzim onların mitokondriyum hücrelerine transferini engellemektedir."

İşte bu aşamada dışardan HCA alınırsa yukardaki işlemler (prosesler) nasıl etkilenir? Araştırmalar göstermiştir ki; HCA, ATP Sitrat Liyaz Enziminin etkisini bloke ederek Sitrat’tan Asetil Koenzim üretimini engellemektedir. Yani şemadaki 2 ve 3 numaralı prosesler bloke edilmektedir. Bu ne demektir? Eğer ortamda Asetil Koenzim yoksa, Malonil Koenzime dönüştürülecek bir madde yok demektir. Eğer Malonil Koenzim yoksa yağlar ve kolesterol kolay kolay üretilemeyecek demektir. Yani şemadaki 4 ve 5 numaralı prosesler de bloke edilmektedir.

Şurası çok önemlidir ki Malonil Koenzim’in yokluğu; Karnitin Asiltransferas enzimi’nin görevini yaparak önceden depolanmış yağları kolaylıkla yakılacakları yer olan mitokondriyum hücresine geri göndermesi-transfer etmesi demektir. Çünkü Karnitin Asiltransferas enzimi’nin görevini yapmasını engelleyecek olan Malonil Koenzim üretimi HCA (Goraka) tarafından engellenmiştir.

Krom Minerali: Çocukken kimse size, “KROMUNU AL YOKSA TATLI YOK!” dememiştir. Şimdi artık çocuk değilsiniz ve biz size hatırlatıyoruz. “KROMUNUZU ALIN”. Krom vücudumuzun şekeri kullanmasına ve yağı yakmasına yardım eden bir mineraldir. Günümüzde pek çok kişi vücutlarındaki krom eksikliği sebebi ile halsizlik, fazla kilo gibi sorunlar yaşamaktadır. Biyolojik olarak aktif olan krom önemli bir insülin kofaktörüdür. İnsülin hormonu açlığın kontrol edilmesine, enerji üretiminin ayarlanmasına, vücuttaki yağın yakılmasına, kas oluşumu ve kolesterol kullanımına yardımcı olmaktadır. Eğer hücrelere yeteri kadar kan şekeri girmezse yeterli enerji üretilememektedir. Kan şekeri enerji olarak yakılamazsa yağa dönüştürülerek yağ hücrelerinde depolanmaktadır. Bunun dışında yeterli miktarda aminoasit hücrelere giremez ise, ne kadar egzersiz yapsanız da kaslar gelişemez. Pek çok hücreye dağıtılmak için karaciğerde üretilen kolesterol, hücre duvarlarından geçmezse kanda birikmektedir. Kolesterol ve onları taşıyan lipopreteinler kanda ne kadar uzun taşınırsa yükseltgenme oranları o kadar yükselir ve yükseltgenmiş kolesterol ve taşıyıcı lipopreteinler arter duvarlarında birikip damar tıkanıklığına sebep olabilirler. Yapılan araştırmalara göre diyetlere ilave edilen krom ile, arterlerdeki kolesterol birikintileri yok edilebilmektedir. Krom minerali, insüline görevinde yardımcı olmaktadır. Etkin bir krom takviyesi genel krom eksikliğini düzeltmektedir. Krom takviyesinin, spor yapılarak meydana gelen kilo kaybı sırasında, kas oluşumuna yardım ettiği, kandaki kolesterol seviyesini düşürdüğü ve kan şekerini optimize ettiği tesbit edilmiştir.

Vücudumuzda çok az miktarlarda bulunan ancak özellikle karbonhidrat ve yağ metabolizmalarında önemli rolü olan krom minerali, normal kan şekeri seviyelerinin korunması için gereklidir. Araştırmalar, kromun hücrelerdeki insülin reseptörlerini aktive ederek hücrelerin insüline tepki vermesini yani kandaki şekeri hücre içine alarak enerjiye dönüştürmesini sağlamada etkili olduğunu göstermektedir. İnsülin direnci olarak adlandırılan insülin salgılanmasına rağmen hücrelerin kandaki glikozu yeterince kullanamaması durumu, kan şekeri seviyelerinin yükselmesine neden olur. Bir yandan yakılamayan kan şekeri yağa çevrilerek depolanırken, diğer yandan yeterli enerji üretemeyen hücreler nedeniyle kronik yorgunluk, sık acıkma hissi, karbonhidrat ve tatlı yeme isteği oluşur. Artan karbonhidrat tüketimi sonucunda kilo alma daha da hızlanır.

Krom eksikliğinde görülen insülin direnci, obezite, kan yağları dengesinde bozulma ve ileri aşamalarda Tip 2 diyabetin ortaya çıkması gibi problemlere yol açabilir. Eksik ve dengesiz beslenme, alkol kullanımı, krom kaybına neden olan ağır antrenman ve fiziksel aktiviteler krom eksikliğinin bilinen nedenleri arasındadır. Şekerli gıdaların, idrarla kaybedilen krom miktarını arttırdığı da bilinmektedir. Amerikan Bilimler Akademisi’ne göre A.B.D.’de yaşayan insanların büyük çoğunlugu, günlük önerilen miktar olan 120 mcg’den daha az krom almaktadır. İşlenmiş karbonhidratlar ve şeker ağırlıklı beslenme alışkanlıklarının giderek diğer ülkelerde de yaygınlaştığı göz önüne alındığında, dünya nüfusunun önemli bir kısmında krom eksikliği bulunduğu düşünülmektedir.

 
  Bugün 19 ziyaretçi (39 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol